MUHYİDDÎN İBN ARABİ - 10
Halka hakkın gözüyle bakan onlara merhamet eder. İlim gözüyle bakansa onlara buğzeder. (2-224)
O’na dua ettiğin zaman , O’ndan duanın kabulünü iste; çünkü O, kendisinden icabet istemeyenlerin duasına icabet etmez. Eğer icabet istemeden sadece dua ederse , bu dua, da etmemiş olmaktan farksızdır. (2-225)
Vehb (hibe, bağış) yoluyla Allah’ın zatının bilgisine, kesb yoluyla da varlığının bilgisine ulaşılır. (2-226)
Hak seni kendine çağırırsa , ancak senin üzerinde O’nun sıfatları olduğu zaman çağırır. (2-226,227)
Seni , senin için seve herkese güven. (2-227)
Dedim ki , Ya Rab!.. Ne ile sana yaklaşayım?..
Dedi ki , Bende olmayanla.
Dedim ki , Sende olmayan nedir?..
Dedi ki , Zillet ve muhtaçlık!... (2-228)
Amacı marifetleri ve bilgileri toplamak olan kimse kendisi hakkında cimrilik tanıklığında bulunmuş olur. Bunları toplar ve bir yerde saklar. Sadece Allah’ın keramet sahibi kulları onları bulur. (2-229)
Hakkı idrak etmeyi engelleyen perdeler büyüktürler. Bunların en büyüğü de ilimdir.Çünkü ilim sahibi olunca , O’nu elde ettim , dersin. Herakliyüs peygamberlik bilgisine sahipti, ancak imanı yoktu, bu bilgisi ona fayda sağlamadı. Yahudiler Hz. Muhammed’in sav. gerçek Nebi olduğunu biliyorlardı. Ama bilmeleri onlara fayda vermedi. (2-229)
İblis Allah’ın emrine uymanın gerekli olduğunu biliyordu, ama emre uymadı ve muvaffakiyetten mahrum kaldı.
İlme aldanma. İlim cehaleti ortadan kaldırır ama mutluluğu , saadeti sağlamaz. İlme , imanın eşlik etmesini sağla, o zaman nur üstüne nur olur.
İlmin niçin en büyük perde olduğunu biliyor musun?..Çünkü ilim sahibi kimse malumu ilmi oranında görmek ister… (2-229)
Veli Hz. Muhammed sav. in varisi olursa , kıyamet günü onun ilminden bir çeper ve Burak yapılır, ahiret yurdunda buna istiva eder. Eğer diğer Peygamberlerden as. Birinin varisi ise , o zaman onun amelinden bu makama uygun bir merkep var edilir, ona biner. (2-230)
Alem fena ile beka arasında durmaktadır. (2-231)
Konuşarak öğüt veren de iki türlüdür. Biri taşıdığı bilgilerle öğüt verir, biri de inandığı bilgilerle öğüt verir. Taşıdığı bilgilerle öğüt veren kimse, Hakkın kelamını okur. İnandıklarıyla öğüt veren ise Hakkın elçisi/resulüdür. (2-233)
Kim mutlak olarak “ben” derse, malik olur. Benliği kayıtlandırana gelince , benliği ne ile kayıtlandırdığına bakılır, çünkü o, benliği kayıtlandırdığı şey içindir. Ya helak vardır sonunda ya da selamet.Helak olan mutludur (saiddir), bedbaht (şaki) ise benlikte olandır.
Fena ile senden olan şey O’dur. Beka ile senden olan şey ise sensin.
(2-234)
Liderin gücünün olmayışı ya gücünden kaynaklanır ya da ahmaklığından.
…
Hakkı arayan O’nu bulur; O’ndan isteyene , verir. Ama isteyen O’nu bulamaz.
(2-235)
Müşrik Hakkı ispat eden, fazladan olarak ortağın varlığını da kabul eden kimsedir. (2-236)
Her insanın hevası tanrısıdır, mabududur. (2-240)
Gölgen senin suretindir , sen de suret üzeresin. Şu halde sen bir gölgesin. (2-242)
Aynalar adedince suretler ortaya çıkar. (2-243)
Hak , kendisiyle ilgili hususlarda işlenen kusurları hoş görür; ama başkasının hakkı ile ilgili hususlarda işlenen kusurları cezalandırır. (2-244)
Cezası hafifletilse ve affedilse de haramı çiğnemek büyük günahtır. (2-245)
Ölümden önce ilim aracılığıyla kendi nefsini idrak et. (2-247)
“Rabbim Allah’tır” , deme, düşmanlarına senin aleyhine fırsat vermiş olursun; ama “Allah Rabbimdir”, de ; Allah ismi düşmanlarını kahreder, senin aleyhine bir imkan bulamazlar. (2-247)
Din ilme, çamur ise mala aittir. (2-247)
Aslından ayrılıp çıkan gariptir. Gurbetin acısı da şiddetlidir. Bedbaht insan ahirette gariptir, mutlu insan da dünyada gariptir. Ne mutlu gariplere. Aslından ayrılıp çıkan gariptir. (2-249)
Senin halka dönük bir zahirin, hakka dönük bir batının vardır. Hak ne zaman senin zahirinde zuhur ederse , halk nezdinde ki saygınlığın ortadan kalkar. Bu senin için mutluluktur. Çünkü seni hak ile baş başa bırakmış olurlar.
Kul Hakkın nezdinden ayrıldığında , ona hizmet edilir ve saygı gösterilir. Hakkın yanına girdiğinde , çok özel kişilerden başka kimse onu bilmez, saygı göstermez. (2-250)
O’na dua ettiğin zaman , O’ndan duanın kabulünü iste; çünkü O, kendisinden icabet istemeyenlerin duasına icabet etmez. Eğer icabet istemeden sadece dua ederse , bu dua, da etmemiş olmaktan farksızdır. (2-225)
Vehb (hibe, bağış) yoluyla Allah’ın zatının bilgisine, kesb yoluyla da varlığının bilgisine ulaşılır. (2-226)
Hak seni kendine çağırırsa , ancak senin üzerinde O’nun sıfatları olduğu zaman çağırır. (2-226,227)
Seni , senin için seve herkese güven. (2-227)
Dedim ki , Ya Rab!.. Ne ile sana yaklaşayım?..
Dedi ki , Bende olmayanla.
Dedim ki , Sende olmayan nedir?..
Dedi ki , Zillet ve muhtaçlık!... (2-228)
Amacı marifetleri ve bilgileri toplamak olan kimse kendisi hakkında cimrilik tanıklığında bulunmuş olur. Bunları toplar ve bir yerde saklar. Sadece Allah’ın keramet sahibi kulları onları bulur. (2-229)
Hakkı idrak etmeyi engelleyen perdeler büyüktürler. Bunların en büyüğü de ilimdir.Çünkü ilim sahibi olunca , O’nu elde ettim , dersin. Herakliyüs peygamberlik bilgisine sahipti, ancak imanı yoktu, bu bilgisi ona fayda sağlamadı. Yahudiler Hz. Muhammed’in sav. gerçek Nebi olduğunu biliyorlardı. Ama bilmeleri onlara fayda vermedi. (2-229)
İblis Allah’ın emrine uymanın gerekli olduğunu biliyordu, ama emre uymadı ve muvaffakiyetten mahrum kaldı.
İlme aldanma. İlim cehaleti ortadan kaldırır ama mutluluğu , saadeti sağlamaz. İlme , imanın eşlik etmesini sağla, o zaman nur üstüne nur olur.
İlmin niçin en büyük perde olduğunu biliyor musun?..Çünkü ilim sahibi kimse malumu ilmi oranında görmek ister… (2-229)
Veli Hz. Muhammed sav. in varisi olursa , kıyamet günü onun ilminden bir çeper ve Burak yapılır, ahiret yurdunda buna istiva eder. Eğer diğer Peygamberlerden as. Birinin varisi ise , o zaman onun amelinden bu makama uygun bir merkep var edilir, ona biner. (2-230)
Alem fena ile beka arasında durmaktadır. (2-231)
Konuşarak öğüt veren de iki türlüdür. Biri taşıdığı bilgilerle öğüt verir, biri de inandığı bilgilerle öğüt verir. Taşıdığı bilgilerle öğüt veren kimse, Hakkın kelamını okur. İnandıklarıyla öğüt veren ise Hakkın elçisi/resulüdür. (2-233)
Kim mutlak olarak “ben” derse, malik olur. Benliği kayıtlandırana gelince , benliği ne ile kayıtlandırdığına bakılır, çünkü o, benliği kayıtlandırdığı şey içindir. Ya helak vardır sonunda ya da selamet.Helak olan mutludur (saiddir), bedbaht (şaki) ise benlikte olandır.
Fena ile senden olan şey O’dur. Beka ile senden olan şey ise sensin.
(2-234)
Liderin gücünün olmayışı ya gücünden kaynaklanır ya da ahmaklığından.
…
Hakkı arayan O’nu bulur; O’ndan isteyene , verir. Ama isteyen O’nu bulamaz.
(2-235)
Müşrik Hakkı ispat eden, fazladan olarak ortağın varlığını da kabul eden kimsedir. (2-236)
Her insanın hevası tanrısıdır, mabududur. (2-240)
Gölgen senin suretindir , sen de suret üzeresin. Şu halde sen bir gölgesin. (2-242)
Aynalar adedince suretler ortaya çıkar. (2-243)
Hak , kendisiyle ilgili hususlarda işlenen kusurları hoş görür; ama başkasının hakkı ile ilgili hususlarda işlenen kusurları cezalandırır. (2-244)
Cezası hafifletilse ve affedilse de haramı çiğnemek büyük günahtır. (2-245)
Ölümden önce ilim aracılığıyla kendi nefsini idrak et. (2-247)
“Rabbim Allah’tır” , deme, düşmanlarına senin aleyhine fırsat vermiş olursun; ama “Allah Rabbimdir”, de ; Allah ismi düşmanlarını kahreder, senin aleyhine bir imkan bulamazlar. (2-247)
Din ilme, çamur ise mala aittir. (2-247)
Aslından ayrılıp çıkan gariptir. Gurbetin acısı da şiddetlidir. Bedbaht insan ahirette gariptir, mutlu insan da dünyada gariptir. Ne mutlu gariplere. Aslından ayrılıp çıkan gariptir. (2-249)
Senin halka dönük bir zahirin, hakka dönük bir batının vardır. Hak ne zaman senin zahirinde zuhur ederse , halk nezdinde ki saygınlığın ortadan kalkar. Bu senin için mutluluktur. Çünkü seni hak ile baş başa bırakmış olurlar.
Kul Hakkın nezdinden ayrıldığında , ona hizmet edilir ve saygı gösterilir. Hakkın yanına girdiğinde , çok özel kişilerden başka kimse onu bilmez, saygı göstermez. (2-250)
0 Comments:
Post a Comment
<< Home