MUHYİDDÎN İBN ARABİ - 04
Zati bağış ancak isimlere tecelli etmekle gerçekleşir. İsimlerden kaynaklanan bağış ise hicapla beraber olur, bu bağışları alan biri onları ancak sahip olduğu kapasite oranında alır. (1-288,289)
O’nu bilmek , hadis (sonradan olma) özelliklerden O’nu tenzih etmek demektir. (1-289)
Amel mekana ( yere) , ilim ise mekanete (makama) yöneliktir. (1-290)
Allah katında din İslam’dır. İslam’ın anlamı ise boyun eğmektir. (1-292)
Nur keşfeder ve keşfettirir. Nurun en tamamı ve en büyüğü , yüce Allah’ın rüyada tecelli eden ve görülen suretler aracılığıyla irade ettiği şeyleri keşfettirenidir. Buna da tabir denir. (1-292)
Bütün yollar Allah’a varır. Allah bütün yolların gayesidir. Dolayısıyla bütün yollar sırat-ı müstakimdir. (1-293)
Ve yüce Allah, kulun kalbinde yer aldığını bildirmiştir. Rahmeti ise O’nu kapsamaz. Çünkü rahmetin hükmü ancak hadis (sonradan olma) varlıklara taalluk eder.
...
Hakk , özü itibariyle ve kendisi olarak değişmediği halde suretler içinde değişip durmaktadır.
…
Kalbin aksine akıl sınırlıdır. (1-294)
Güçlü kale onun hayatını yönlendiren ve onu terbiye eden Hak’tır.
…
Bil ki; her Resul Nebi’dir, her Nebi Velidir ve her Resul Velidir. (1-295)
Ruhun bir özelliği nereden geçerse orayı canlandırmasıdır. (1-295)
(Saba melikesi Belkıs’a) Gösterilen taht da suret olarak tahtın aynısı değildi. (1-296)
Davud’a bir lütuf olarak kendini bilme, tanıma lütfedildi ve bunu O’nun ameli gerektirmiş değildi. (1-297)
Davud Allah’ın halifeliğine ve imamet görevine tayin edilmişti. (1-297)
Sabretme veya durumu Allah’a şikayet etme arasında aslında bir çelişki yoktur. Eyyub, gösterdiği sabırla Allah’ın kudretine , yapabilirliğine direnmemiştir , Allah , bu özelliği sebebiyle de Eyyub’a önce sıhhatini sonra ailesini ve onlarla birlikte (elinden çıkanların) benzerini verdi. (1-298)
Kefaret ibadettir. Kefaret emri , adaktan daha hayırlı olması durumunda adağın bozulması emri anlamındadır. (1-299)
Bir kimse eşiyle cinsel ilişkiye girerken , orgazm olduğu sırada varlıkların en üstününü hayal etsin. O zaman doğacak çocuk , o kimsenin bütün özelliklerini değilse de önemli bir kısmını üzerinde taşır. (1-299)
Musa as. İçin Harun as. , Hz. Muhammed’in sav. dünyadan ayrılmasından sonra onun yerine geçen naibleri konumundadır. O halde varis, kime varis olduğuna , kimin naibi olarak tayin edildiğine baksın.
...
Kim tasarrufları itibariyle onun ahlakı üzere olursa , sanki oymuş gibi olur. (1-300,301)
İşlediğin hiçbir ameli hakir görme. Çünkü Allah bu ameli yaratırken ve bizim üzerimize vacip kılarken küçümsememiştir. (1-305)
Filozoflardan biri şöyle demiştir: “Dilden başka uzun süre zindanda tutulmayı hakkeden başka bir şey yoktur. Allah onu iki dudağın ve dişlerin arasında yarattığı halde yine de kapıyı açar ve uzun uzun fuzuli yere konuşur.” (1-305)
Dilenciye yedir, içir. Çünkü o , senden dilenmesi sebebiyle seni, kullarına yediren ve içiren hakkın menziline çıkarmıştır. (1-306)
Süslenmeye, güzel görünmeye dikkat et. Çünkü bu başlı başına bir ibadettir. (1-306)
Allah şöyle buyurmuştur: Nimetin benden olduğunu gördüğün zaman bu şükrün hakkıdır. (1-307)
Sadece Allah’a yönelmek gerekir. İnsanlar sebeplere dayandıkları sırada Allah onlara azap eder, çünkü sebepler her zaman yitip gidebilecek olgulardır. (1-307)
Adı sanı bilinmeyen silik bir kişi olmaktan ayrılma.
...
Sana, yerine getirmen durumunda mutlu olacağın bir şeyi tavsiye eden kişi Allah tarafından sana gönderilmiş bir elçidir. (1-308)
Elinden geldiğince ihtilaflardan, tartışmalardan uzak dur. (1-309)
Yaşamak için ye, rabbine itaat etmek için yaşa. (1-312)
Ey Ali!.. Yemeğe tuz ile başla , tuz ile bitir. Çünkü tuz yetmiş hastalığın şifasıdır. Hadis- (1-312)
O’nu bilmek , hadis (sonradan olma) özelliklerden O’nu tenzih etmek demektir. (1-289)
Amel mekana ( yere) , ilim ise mekanete (makama) yöneliktir. (1-290)
Allah katında din İslam’dır. İslam’ın anlamı ise boyun eğmektir. (1-292)
Nur keşfeder ve keşfettirir. Nurun en tamamı ve en büyüğü , yüce Allah’ın rüyada tecelli eden ve görülen suretler aracılığıyla irade ettiği şeyleri keşfettirenidir. Buna da tabir denir. (1-292)
Bütün yollar Allah’a varır. Allah bütün yolların gayesidir. Dolayısıyla bütün yollar sırat-ı müstakimdir. (1-293)
Ve yüce Allah, kulun kalbinde yer aldığını bildirmiştir. Rahmeti ise O’nu kapsamaz. Çünkü rahmetin hükmü ancak hadis (sonradan olma) varlıklara taalluk eder.
...
Hakk , özü itibariyle ve kendisi olarak değişmediği halde suretler içinde değişip durmaktadır.
…
Kalbin aksine akıl sınırlıdır. (1-294)
Güçlü kale onun hayatını yönlendiren ve onu terbiye eden Hak’tır.
…
Bil ki; her Resul Nebi’dir, her Nebi Velidir ve her Resul Velidir. (1-295)
Ruhun bir özelliği nereden geçerse orayı canlandırmasıdır. (1-295)
(Saba melikesi Belkıs’a) Gösterilen taht da suret olarak tahtın aynısı değildi. (1-296)
Davud’a bir lütuf olarak kendini bilme, tanıma lütfedildi ve bunu O’nun ameli gerektirmiş değildi. (1-297)
Davud Allah’ın halifeliğine ve imamet görevine tayin edilmişti. (1-297)
Sabretme veya durumu Allah’a şikayet etme arasında aslında bir çelişki yoktur. Eyyub, gösterdiği sabırla Allah’ın kudretine , yapabilirliğine direnmemiştir , Allah , bu özelliği sebebiyle de Eyyub’a önce sıhhatini sonra ailesini ve onlarla birlikte (elinden çıkanların) benzerini verdi. (1-298)
Kefaret ibadettir. Kefaret emri , adaktan daha hayırlı olması durumunda adağın bozulması emri anlamındadır. (1-299)
Bir kimse eşiyle cinsel ilişkiye girerken , orgazm olduğu sırada varlıkların en üstününü hayal etsin. O zaman doğacak çocuk , o kimsenin bütün özelliklerini değilse de önemli bir kısmını üzerinde taşır. (1-299)
Musa as. İçin Harun as. , Hz. Muhammed’in sav. dünyadan ayrılmasından sonra onun yerine geçen naibleri konumundadır. O halde varis, kime varis olduğuna , kimin naibi olarak tayin edildiğine baksın.
...
Kim tasarrufları itibariyle onun ahlakı üzere olursa , sanki oymuş gibi olur. (1-300,301)
İşlediğin hiçbir ameli hakir görme. Çünkü Allah bu ameli yaratırken ve bizim üzerimize vacip kılarken küçümsememiştir. (1-305)
Filozoflardan biri şöyle demiştir: “Dilden başka uzun süre zindanda tutulmayı hakkeden başka bir şey yoktur. Allah onu iki dudağın ve dişlerin arasında yarattığı halde yine de kapıyı açar ve uzun uzun fuzuli yere konuşur.” (1-305)
Dilenciye yedir, içir. Çünkü o , senden dilenmesi sebebiyle seni, kullarına yediren ve içiren hakkın menziline çıkarmıştır. (1-306)
Süslenmeye, güzel görünmeye dikkat et. Çünkü bu başlı başına bir ibadettir. (1-306)
Allah şöyle buyurmuştur: Nimetin benden olduğunu gördüğün zaman bu şükrün hakkıdır. (1-307)
Sadece Allah’a yönelmek gerekir. İnsanlar sebeplere dayandıkları sırada Allah onlara azap eder, çünkü sebepler her zaman yitip gidebilecek olgulardır. (1-307)
Adı sanı bilinmeyen silik bir kişi olmaktan ayrılma.
...
Sana, yerine getirmen durumunda mutlu olacağın bir şeyi tavsiye eden kişi Allah tarafından sana gönderilmiş bir elçidir. (1-308)
Elinden geldiğince ihtilaflardan, tartışmalardan uzak dur. (1-309)
Yaşamak için ye, rabbine itaat etmek için yaşa. (1-312)
Ey Ali!.. Yemeğe tuz ile başla , tuz ile bitir. Çünkü tuz yetmiş hastalığın şifasıdır. Hadis- (1-312)
0 Comments:
Post a Comment
<< Home